Sitemizin doğru şekilde çalışmasını sağlamak, içerikleri ve reklamları kişiselleştirmek, sosyal medya özellikleri sunmak ve site trafiğimizi analiz etmek için çerez (cookies) kullanmaktayız. Kişisel Verilerin Korunması
 

MEDYA

Time To Global'dan Yıldırım Group'a VIP Röportaj

Time To Global'dan Yıldırım Group'a VIP Röportaj

VIP Interview

Yildirim Group

Time to Go Global

The Business Year için Yıldırım Grubun Başlıca yöneticileri ile Grubun hızlı büyümesi, Türkiye'deki faaliyetler ve gelecek için vizyonları görüşmeleri yapıldı.

Yıldırım Grup Samsun'da küçük bir aile şirketi iken, nasıl dünya çapında bir Türk markası olarak büyüdü?

ALP MALAZGIRT: Şirket 1960lı yıllarda inşaat malzemeleri alıp satarak ticaret işine başladı. 30 yıl boyunca ticaret yaptı. 1990lı yıllarda ise kömür ticaretine başladı. 1993 yılı çok belirgindir çünkü bölgesel olarak ilk defa kömür ticareti sekteye uğradı. Şans eseri, 1989 yılında Berlin duvarı yıkıldı ve Rusya devlet kontrolündeki girişimlerinin tümünü özelleştirmeye başladı. Bundan önce Rusya'da sadece %5 oranında özelleşme vardı. 1994de, 5 yıl içerisinde, bu büyük ülke %90 oranında tüm işletmelerini özelleştirdi. Bu süre zarfında, kömür gibi bir çok mineral ihracat için elverişli hale geldi.

Kömür ticareti ile birlikte 1993 yılından itibaren şirketinizin stratejisi nasıl değişti?

EVREN ÖZTÜRK: Şirketin bu noktada en büyük hedefi Türkiye'de kömür ticareti yapan en büyük firma olmak. Rusya'dan kömür getirdik ve Türkiye'deki Ruslarla dağıtım yapmak için iş ortaklığı kurduk. Aynı zamanda kendi yerel kömür tesislerimizi de aldık. Bu ticaret dikey entegrasyonla büyüdü. 2003 yıllarında, Türkiye'de özelleştirme başladı, bununla beraber Ruslar Türkiye'de kendi başlarına iş yapmaya başladıkları için iş ortaklığı sekteye uğradı. Bu noktada endüstriyel bir şirket yapmak için Eti Krom ve Gemlik Gübreyi satın aldık. Satın alımlar devam etti ve bu denli hızlı büyüyen bir girişim haline geldik.

MUSTAFA KEMAL ERKANAT: Robert Yıldırım ticarette iki şeyin önemine inandı.

İlki dış ticaret. İkincisi ise daha fazla süre gerektiren sıfırdan yatırım yerine organik olmayan büyüme stratejisi. Yatırımda organik olmayan büyüme daha hızlı dönüş sağlayabilir. Robert ayrıca uzun vadede baz materyal üreten şirketlerin petrol şirketlerinden daha karlı olacağına inanıyor. Bu durumda Rio Tinto ve Vale in de BP gibi şirketlerden daha iyi iş çıkarttığını biliyoruz.

ALP MALAZGİRT: Bu zamanda tema esneklikti. Robert Rusya ile çalışmaya başladı, ancak diğer insanlar bu alana girip kalabalık artmaya başladığında Çine yöneldi. Çadırını toplayıp başka bir yere en baştan kuracak esnekliğe sahip. Sabrı ile birlikte girişimci ve çok çalışkan. Çine gittiğinde odaklandığı şey yine kömür oldu. Birkaç yıl sonra, odağımızı tekrar değiştirdik ve şimdi Güney Afrika'dan Mozambik e kadar kömür alıyoruz.

EVREN ÖZTÜRK: Odağımız, ilgili endüstriler ile. Kömürden dökme taşımasına oradan da gemi taşımasına geçtik. 2004de ise, bir çok kimyasal tankerler alınıp satılırken, tanker yapımına başladık. Marmara Tersanesini yaptık ve şimdi de kendi tankerlerimizi hem haricen hem de kendi gemicilik şirketimiz için yapıp satıyoruz. Buradan hareketle, ilk denizcilik liman yatırımlarımıza giriştik.

ROBERT YÜKSEL YILDIRIM: Amerika dan Türkiye'ye 1993 yılında ilk döndüğümde, aile işimiz inşaat malzemeleri ve kömür ticareti yapmaktı. O zamana kadar evveliyatım Silikon Vadisinde yüksek teknoloji endüstrilerindeydi. Ben de yeteneklerimi çok düşük teknolojili olan aile işimize nasıl katabileceğimi düşündüm. Bunun üzerine İngilizce yeteneklerimi ve uluslararası iş deneyimimi dış ticari operasyonlara odaklanarak kullanmaya karar verdim. Türkiye kömür kullanım alışkanlıklarını değiştirdiği için kömür sektörüne odaklandım. Yaptığım ilk iş Rus kömür üreticileri ve ticaretçileri ile Sibirya da buluşmak oldu. O zaman Rusya da bir çok fırsat gördüm. Amerikalılardan ve Japonlardan aldığım uluslararası iş etiği ile birlikte deneyimlerimi kullandım. Sonuç olarak Ruslar, iş yapma ve sosyalleşme tarzımı beğendi. Bu bana kendimi içeriden biri olarak Rus kömür sektöründe ifade etmemi ve diğer giren Türk şirketlerinin üzerinde bir avantaj verdi. Bu deneyim dış ticarete karşı bir yeteneğim olduğu ve bunun avantajını diğer ürünlerin genişlemesinde faydalanabileceğimi öğrendim.

Dikey entegre stratejinizin sağladığı avantajlar nelerdir?

MUSTAFA KEMAL ERKANAT: Ana avantajlarımızdan biri, işletmelerimizin arasındaki sinerji. Operasyonel mükemmelliğimiz sadece limanda operasyon değil gemileri yükler ile nasıl ulaştırılabileceğini ve malzemeleri limandan kamyonlarla nasıl alınacağını bilmekten geliyor. Bütün bu sinerji bize yardımcı oluyor çünkü işimizi müşterimiz gözünden de biliyoruz. Bizi özel yapan şey bu. Bir çok rakibimizin ilgisini üzerimize çektik ve sanırım güçlü yönetimimiz sayesinde de ilgi çekmeye devam edeceğiz. İnsanlar güzel bir şey gördüklerinde, bu yayılır.

Yıldırımın yurtdışı faaliyetlerinden bu yana Türk işletmesine karşı olan algı nasıl değişti?

ALP MALAZGİRT: Asya'da algı çokça değişti. Türkiye özellikle Doğu Asya'daki bir çok insanın gözlediği bir ülke haline geliyor. Endonezya gibi bazı Müslüman ülkeler de Türkiye'ye. Merkez Asya'da, ilk önce inşaat sektöründe faaliyet gösterip sonra da sarfiyat sektörüne geçen bir çok Türk şirketi var. Yani açıkça, doğudaki algı değişti.

SEAN PIERCE: Bir Amerikan perspektifinden; Türkiye'ye gelmeden önce burası ile alakalı bir algım olduğunu düşünmüyorum. Şimdi gördüğüm ise; gerçek bir çiftlik; etrafımızda gördüğümüz gökdelenler ve sokak düzeyinde olanlar.

EVREN ÖZTÜRK: 2011 yılında, Malta Freeportun satın alınması için finansal araştırma yaptığımızda, Türk olduğumuz için bir çok mesele yaşadık. Mali destekçiler tarafından isteksizlik vardı. Buna rağmen, Fitch Türkiye'nin yatırım notunu arttırdı, S&P ye göre halan iki ya da üç çentik aşağıdayız.

MUSTAFA KEMAL ERKANAT: Yurtdışındaki şirketlerle beraber biz haçlılar gibiyiz. Avrupa ilk başta bizi kabul etmedi. Ancak bizim gibi şirketler AB ekonomisine müdahil oldukça, Avrupa'nın algısını içeriden değiştireceğiz ve bizi sonunda kabul edecekler. Eğer bizim gibi Türk şirketleri uluslararası olarak güzel işler yaparsa, yatırımcıları Türkiye'ye çekeceğiz. İlkelerimiz Türk hükümetinin ilkeleri ile paralel ilerliyor. Örneğin, Afrika'daki işimizi geliştirirken, Türkiye de Afrika'daki etkisini arttırıyor. Bu Türkiye'ye ilerlemesini sağlayacak yatırım getirecektir.

ÖZER ÖZ: Türkiye'nin algısı ikilemden ibaret. Eğer doğudan bakarsanız, Türkiye bir batı ülkesi. Batıdan bakarsanız Türkiye halen bir Doğu ülkesi.

Operasyonları baz alarak, Türkiye'yi uluslararası bir iş için nasıl sıralarsınız?

ÖZER ÖZ: Bazı iş alanları için Türkiye çok çekici. Çünkü Doğu ve batı arasındaki taşımacılık için bir aktarma merkezi. Bir enerji koridoru. Genç bir nüfusumuz var ve bu perakende yatırımcılar için çekici bir özellik. Türkiye'nin eksik yönleri var, çünkü enerji burada çok pahalı ve yeterli madencilik faaliyeti yok. Diğer bir yandan, Türkiye genç ve eğitimli nüfusu ile ihraç edecek bir şeye sahip. Türkiye mükemmel bir yer ve biz sağlık hizmetleri yatırımına ilgi duyuyoruz. Bu bir dualite ve bir çok parametre var.

ROBERT YÜKSEL YILDIRIM: Türkiye Doğu ve Batı arasında, ama daha çok batı gibi. Küresel olarak ilk 20 ekonomi içerisinde. İlk ona girmek için gelişiyor ve değişiyoruz. Bu oldukça zorlu ancak gelecek 20 yıl içerisinde yapılabilir. Türkiye şimdi aldığından daha fazlasını hak ediyor. Avrupa ülkelerine verilen fırsatların bir kısmı bize de verilmiş olsaydı, daha iyi bir şekilde olabilirdik. Yunanistan ve Portekiz'e ve diğer merkez ve doğu Avrupa ülkelerine bakın. Ama halen, petrolümüz olmadığı için memnunuz, çünkü petrolün olumsuz etkileri olabiliyor. Türkiye'nin petrolünün olmaması, her şeyi kendi başımıza yapmamız gerektiği ve Türkiye'deki en revaçta olan endüstrilere sahibiz. 20 yıl öncesine bakar iseniz, Türkiye'de tekstil sektörü çok revaçtaydı. Şimdi ise en büyük ihracat segmanımız olan otomobil endüstrisi gibi diğer endüstrilerin gerisinde. Çelik gelişiyor. Çimentoda, dünyada ilk beşteyiz. Madencilik de ayrıca gelişiyor. Bu tamamıyla Türk girişimciler ile ilgili. Önceden burada kazandıklarını alır yurtdışında harcarlardı. Şimdi ise Türkiye'ye defalarca tekrar yatırım yaparken, Türkiye'de yatırım yapıp yasal olarak da Avrupa'ya, the USe, Asya'ya ve Afrika'ya yatırım yapıyorlar. Yıldırım grup olarak, Fransa, Belçika, İsviçre ve Malta'dayız ve AB ekonomisinin bir parçası oluyoruz. Bence bugün bu iş için Avrupa'da olduğundan daha fazla fırsat var. Avrupa'da her şey planlı ve sınırlandırılmış. Türkiye'de ise halen iniş ve çıkışlar var. Bu çeşitlilik Türkiye'yi güçlü kılıyor.

Yıldırım Grup için şimdi itibari ile on yıllık vizyonunuz nedir?

ROBERT YÜKSEL YILDIRIM: Gayemiz küresel arenada kusursuz bir Türk şirketi olmak. Türkiye'nin sınırlarının kendi sınırlarımız olmasını istemiyoruz. Kimliğimiz Tük ancak işimiz küresel. Ticarette Uluslararası Tük markaları yaratmamız gerekiyor. Tabi ki de, Türkiye'nin başta geleni olmaya çalışmak kolay değil ancak çoğul endüstriyel grup olabiliriz. Dünyadaki ilk 20 liman operatörü arasında olmayı amaçlayabiliriz. Ve madencilikte de sağlıklı olmak ve küresel olarak para kazanmak istiyoruz. Türk kimliğimiz Afrika ve Latin Amerika'ya ulaştıktan sonra şirketimizi uluslararası yapacağız. Merkez ofisimiz İstanbul'da ama operasyonlar ve ofisler her yerde. Ana ticari faaliyetlerde uluslararası ortaklar ile uluslararası şirket olmak için daha az aile odaklı ve daha fazla kurumsal odaklı olmak istiyoruz.

This interview will be published in 'The Business Year: Turkey 2013'. To pre-subscribe pleasee-mail us at info@thebusinessyear.com

© The Business Year - February 2013

 

 

Paylaş